13 Aralık 2010 Pazartesi

Öğrencilik

Hiç unutamadığım okul anılarım olmadı, hepsi bölük pörçük hatırladığım
birleştiremediğim birkaç görüntü sadece.
İlkokulda mesela etrafı boş arsalarla çevrili, bahçe duvarı olmayan,
baharda teneffüs aralarında gidip ‘pisi pisi’ otları topladığımız
(öğretmenimizin bizden yaşça küçük kızı öyle diyordu adlarına)
okulum geliyor aklıma.
Müdürümüzün her İstiklal Marşı töreni sırasında yakındığı bir bahçe duvarımız
kapımız bile yok dediği okulum.
Hizmetlinin sönmek üzere iken son anda kömür atıp,
yeniden yaktığı soba ile ısınan sınıfımız.
Yine aynı okuldayken yani o zaman ki adıyla ilkokulda,
yılsonu için bir program hazırlanıyordu.
Bizim sınıfımızdan da bir kız öğrenci görev almıştı.
İlk başlarda özenerek baktığımız bu arkadaşımızın çektiği çileyi görünce,
sonradan şanslı kişinin o değil biz olduğumuz anlamıştık.
Zavallı kızcağız bizzat okul müdürümüzün kendine
öğrettiği saz eşliğinde şimdi düşününce yaşına göre bir hayli ağır ve zor gelen
 ‘yürüyorum dikenlerin üstünde’ türküsünü hem çalıp
hem de söylemeye çalışacaktı.
Hala ne zaman o türküyü duysam müdürümüzden işittiği azarlar gelir aklıma.
Ortaokulda mesela çok sinirli ve çatık kaşlı müzik öğretmeni gelir aklıma.
Flüt çalmasını öğrenememiştim ondan.
Tuhaftır sonradan naklimi aldırdığım okulda çok güzel öğrendim,
işin en tuhafı ise esas branşı matematik olan ve sonradan benim de
matematik derslerime gelen bir öğretmenden öğrendim flüt çalmasını,
hatta notaların hepsini tanıyordum, okumasını biliyordum.
O zamanlar öğrendiğim ‘B.e.ethoven’ın K.ar.deş olun E.y İn.san.lar’ parçası hala
aklımdadır mesela.
Yine aynı okulda bizi ve okulumuzu bir türlü beğenmeyen
(aslında bana göre çok iyi durumda yeni yapılmış bir okuldu)
'Neyinize güveniyorsunuz? 
Benim derslerine girdiğim özel okulda ki çocuklarla
karşılaştırdığınızda sizin hiçbir şeyiniz yok'
diyen.
Bir keresinde kapının kolu bozulunca onun dışarıda,
bizim içerde kalmamıza çok sinirlenen öğretmenimiz.
Bize top sürmesini öğreten ve yine bizi beğenmeyen ve 
yeni geldiği ülkesinde ki çocuklarla karşılaştıran ve
bize ‘kız’ diye hitap eden öğretmenimiz gelir aklıma...