16 Aralık 2010 Perşembe

Yat Artık! Yarın Okula Gideceksin

Okul hayatım boyunca Pazar akşamları içimi bir hüzün kaplar,
kalbime sanki bir ağırlık çökerdi.
O gün sokaktan eve erken gelinir, banyo yapılır, okul kıyafetleri yıkanır,
ütülenir, dersler tamamlanırdı.
O akşam daha bir erken yatılır, misafirliğe götürülmez,
ya da televizyondaki 'güzel film' izlettirilmezdi.
O zaman kesinleşirdi ki iki günlük kısacık tatil bitti, yarın yeni bir hafta başlayacak.
Özellikle ilkokulda ilk gün tırnak ve el kontrolü yapılır,
ödevler daha bir dikkatle incelenirdi.
Öyleye iki gün tatildi, ödevler en iyi şekilde yapılmış olmalıydı, baştan savma geçiştirilmemeliydi.
Olurda ödevini yapmayan olursa cezasını iki misli alırdı,
mazereti kabul edilmezdi.
Çünkü o iki gün tüm engelleri aşmak için yeterde artardı bile.
Ortaokulda;
Hafta içi derste başlanıp aceleyle yapılmış el işi ödevleri,
hafta sonu bazen anne bazen de ablanın yardımı ile tamamlanır, 
ilk gün okula götürülürdü.
Herkes ödevini en az zararla götürebilmek için tüm yaratıcılığı kullanarak en pratik
taşıma şeklini bulurdu.
Yine hafta sonları;
Öğretmenin verdiği araştırma ödevleri yapılır,
notalarını öğrenilen şarkı flüt ile pratik yapılırdı.
Eksik defterler tamamlanır, yırtılan kitap kaplıkları yenilenir.
Sökükler, yırtıklar onarılırdı.
Bazı yıllar hatırlıyorum pazartesi günleri ilk ders yazılı olurdu,
bazen matematik dersi ya da sevilmeyen bir ders,
bazen de beden eğitimi dersi olurdu
Daha ilk derse herkesin suratı asılır, ardı arkası gelmeyen esnemeler başlardı.
O zamanlar ‘sabahçı’ ve ‘öğlenci’ grupları vardı.
Pazartesi günleri ilk gün sıraya girilip‘İstiklal Marşı’ okunurdu.
İlk gelenler sırayı oluşturmaya ve ayaküstü konuşmaya başlarlardı bile.
Anlaşılmaz uğultuları bahçede yankılanırdı.
Sonradan gelenler sınıfını bulma telaşı ile etrafına aceleyle bakınır,
tanıdık bir yüz bulunca da yüzü aydınlanarak sırasına girerdi. 
Özellikle kış günlerinde okulun salonu müsaitse tören içerde yapılırdı.
Yoksa kısa kesilir fazla üşümeye fırsat vermeden içeri alırlardı bizi.
Ben lisede tüm gün okulda olduğum için ilk gün okulu açanda,
son gün kapatanda yine biz olurduk.
Cuma günleri ise otobüsü kaçırma telaşı olurdu.
Böyle zamanlarda da zaten kış olduğu için
ve çoğu zaman hava çoktan karardığından tören yine kısa kesilir, 
bizde ‘kıl payı’ yakalardık otobüsü.
Bir de ortaokul ve lisede yazılılar başlayınca,
haftanın ilk günü birkaç yazılı birden olurdu.
Herhalde öğretmenlerimiz hafta sonu daha iyi çalışacağımızı düşünürlerdi,
 ama sorun şu ki hepsi aynı şekilde düşündüğü için yazılılar çakışırdı.
O zaman da hafta sonu tam bir kâbusa döner,
her yanda ders notları, kitaplar, defterler.
Bir onu bırakıp, bir bunu alarak hepsine yarım yamalak
hazırlanmaya çalışılırdı bir daha ki ‘yazılısız’ haftanın hayaliyle.