21 Mart 2012 Çarşamba

Kırkıncı Oda

Eskiden evler ister büyük olsun ister küçük,
misafirler için mutlaka ayrı bir oda olurdu.
Bu oda genellikle evin en büyük, en ferah ve en güzel odası olur,
her zaman derli toplu, düzenli, temiz tutulurdu.
Bu oda için perdeler, koltuklar, örtüler, halılar özenle seçilir,
en güzel, en yeni şeyler misafir odasında kullanılırdı.
Misafir gelsin gelmesin belirli aralıklarda, havalandırılır, temizlenir,
ister haberli gelsin, ister tanrı misafiri olsun herkes için her zaman hazır tutulurdu.
Misafir odaları amacının dışında kullanılmaz,
sadece misafir geldiğinde kapısı açılır,
diğer günler ise her daim kapısı kapalı tutulurdu.
Ailenin diğer fertlerine yasaktı, hele de çocuklara...
Misafirden sonra ise oda yine aynı özenle havalandırılır,
temizlenir, yıkanacaklar yıkanır, her şey yine yerli yerine koyulur,
aynı eski düzenli haline getirilirdi sanki hiç kullanılmamışçasına...
Bu temizlik ve düzenindendir sanırım,
misafir odalarının çok güzel bir kokusu olurdu.
Kapısı ilk açıldığında önce odanın o askeri tip düzeni,
sonra sabun kokusu dikkat çekerdi.
Misafir odasını evin annesi için, her zaman düzenli,
temiz tutulması gereken bir yerdi.
Girmesi yasak olan biz çocuklar için ise bu odalar sanki masallarda ki kırkıncı oda gibiydi.
Gizemli, yasak, ama bir o kadar cazip...