29 Aralık 2010 Çarşamba

Eskiden...



Klasik bir yazı olacak ama yinede bu konuda bir şeyler yazmak istedim.
Ne zaman bayram, yılbaşı gibi özel günler olsa insanlar hep eskiyi hatırlar.
Yaşlılarında, biraz daha genç olanlarında mutlaka eskiye dair bir hatırası var. 
Hemen herkes benzer cümleler kuruyor, iç geçiriyor,
günümüzde yaşananlara sitem ediyor.
Yılbaşında eskiden kartlar atılırdı diyorlar tamam şimdide atılsın,
kimse kendine gelen kartı okumadan yırtacak kadar da duygusuzlaşmadı.
O kartı alan kişi de belki daha kolayına geldi,
mail attı, önemli olan seni hatırlaması değil mi.
Eskiden kartlara iyi dilekler, selamlar yazılırdı,
yanlış hatırlamıyorsam zarfa konulmadığı için adreste ayrılmış yere yazılırdı.
Çoğu zaman yazılacaklar sığmaz, boş bulunan her yer mutlaka değerlendirilirdi.
Biz o kartlara neler sığdırmadık, ailenin her ferdine ayrı selamlar,
ayrı hatır sormalar, hasretler...
Şimdi mail yazacak olsak, sığmama gibi bir sorun yok.
Yazdıkça sonsuzluğa uzanacak gibi satırlar var,
 ama biz ne yazabiliyoruz ‘hiç’ sadece bir veya iki satır tutuyor yazdıklarımız.
Asıl sorun bu işte, burada önemli olan duygunun ne şekilde gönderildiği değil,
 hangi şekle büründüğü değil, eskiden ulaktı, posta güverciniydi, mektuptu,
karttı, şimdide mail oldu değişen bir şey yok.
Sadece şekil değiştirdi, olması gerektiği gibi oldu çağa uydu.
Önemli olan çoğumuz acaba oraya sayfalarca yazacak ne buluyoruz?
Ne paylaşıyoruz?
Bence durup düşünmemiz gereken konu bu.
Ben kendi adıma bana kart gelmeyeceğini biliyorum, beklenti içinde değilim.
Beni hatırlamak isteyen kişilerin mutlaka mail yoluyla ulaşacaklarını biliyorum
ve onu bekliyorum. Gördüğüm her maili heyecanla açıyorum.