31 Mart 2011 Perşembe

Sabah Güneşi



                                                             Foto



Yağmurun ıslattığı her yerde bir başka parlıyor...

30 Mart 2011 Çarşamba

Kamera Şakası

Bugün de yasağın farklı bir şekli ile karşılaştım.
İşyerinde bağlantı ayarları değişti, herkesin sayfasını görebiliyorum
ama bu defa kendi sayfamı göremiyorum.
Biri aldıysa lütfen ben bakmıyorum bıraksın yerine :(

29 Mart 2011 Salı

Ne Bir Eksik Ne Bir Fazla


Hiçbir yerde kalıcı olmuyoruz, olamayız...
Zaman, mekân, sürekli değişiyor.
Biz başka yerlerde başka hayatlar yaşarken, bizim geride bıraktığımız yerlerde
birileri yeni bir hayat kuruyor.
Bir zamanlar sıralarında saatlerce oturduğumuz sınıfımız, kara tahtamız,
tost sırası beklediğimiz kantinimiz, küçücük bir teneffüste
turlayıp bitirdiğimiz okul bahçemiz.   
Şimdi başka sesler yankılanıyor, her köşesinde başka yüzler.
Oysa hiç bitmeyecek gibiydi o günler, biz sanki hep orada kalacak gibiydik,
her yerde izlerimiz vardı.
Sonra sayılı günler geçti...
Ne bir eksik ne bir fazla gün kaldık oralarda.
Biz izlerimizi, anılarımızı bıraktık sanki hiç yaşamamış olduk oralarda.
Zamanla unutulduk.
Sonra başka mekânlara geçtik kısa bir süreliğine bu döngüde kaybolduk gittik.

28 Mart 2011 Pazartesi

Görünmez

Daha önce bu yeteneğimi keşfetmemiştim...
Son zamanlarda keşfettim ve geliştirdim.
İstersem pekâlâ görünmez olabiliyorum. Suya sabuna dokunmuyorum,
hiçbir şeye karışmıyorum hatta öyle ki günlerce konuşmuyorum,
insanlar bazen burada olduğumu bile unutabiliyorlar.
Ben de sessiz sessiz fotokopi günlerimi yaşıyorum.

Yan Etkiler


Çok susarsan her şeyden uzaklaşıyorsun.
Çok konuşursan düşünmeyi unutuyorsun.
Çok düşünürsen çıkmazlara dalıp gidiyorsun.
Hiç düşünmezsen hayatı günlük yaşıyorsun.
Galiba en iyisi hayatı tam kıvamında yaşayıp dengeyi kurabilmek.

Çevre Kirliliği

Bazen o kadar duru düşünüyorum ki.
Aklımda sadece yazmak istediğim konu,
kelimelerimi özenle seçiyorum, cümlelerimde her birinin yeri belli,
sıralı tüm kelimelerim...
Bazen de kendimi çevremde olup biten çoğu boş şeylere
o kadar kaptırıyorum ki beynim karışık kelimelerle,
söz öbekleriyle doluyor.
Neyi ne zaman düşüneceğimi şaşırıyorum.
Cümlelerim yarım kalıyor, olup bitene kendimi çok kaptırıyorum.
Her şeyi bir çırpıda düşünüp, bir çırpıda bitirmek istiyorum.
Ama bir bakıyorum tüm konular yarım kalmış,
kelimeleri birbirine karışmış, ben düşünmekten yorulmuşum.

Tarihe Not

ve bugüne,
Bu sabahta yasak var bloglarda...
Hala yasak var...
Yine yasak var...
Hala arka planda yazabiliyorum ama okuyamıyorum,
sayfamı göremiyorum.

24 Mart 2011 Perşembe

Tesadüf

Hayat çok garip...
Bazen öyle bir hisse kapılıyorum ki gözümün şimdi gördükleri geçmişte de
aynıydı sanki.
Şimdilerde gezip dolaştığım yerler nasıldı?
Bu bilmem kaç katlı apartmanın yerinde bir zamanlar ne vardı?
Sanki o apartman yıllardır orada gibi ne de çabuk kabullendim diye düşünüyorum.
Sonra birden eskilerden bir şey görüyorum...
Eskileri hatırlatan.
Sonra hepsi çorap söküğü gibi devam ediyor.
Eskiden insanların evlerinin önünde bahçeleri olurdu.
Toprak bereketliydi, ne ekersen biterdi.
Bahçe düzenini genellikle evin hanımı yapardı.
Ön taraflara, kapı girişine, cam önlerine en güzel çiçekler,
daha içerlere ise mevsimine göre sebzeler ekilirdi.
Eğer bahçe küçükse öncelik çiçeklere verilir ama asla sebzeden de
vazgeçilmezdi, sevileni en nadir bulunanı seçilir az da olsa mutlaka ekilirdi.
Gözden biraz daha uzak yerler, mesela bahçe çitlerinin dipleri ise her zaman
birden bire kendiliğinden çıkan çiçeklere ve ya otlara bırakılırdı.
Otlar eğer arsızlık eder de biraz fazla büyüyüp göze batarsa hiç acımadan
kopartılıp atılır, onların içinde kendine yer bulmaya çalışan kır çiçekleri de
bundan nasibini alırdı.
Eğer çiçekler yalnız ise biraz daha uzun süre yaşama şansları olurdu.
Öyle ki bunlar gözlerden uzak da gün geçtikçe çoğalır, orda adeta başka bir bahçe yaparlardı kendilerine.
Şimdilerde evlerin aralarında boş arsalar kalmadı.
Bahçeler küçüldü, evlerin önüne beton döküldü.
O kendiliğinden çıkan çiçekler kaybolup gitti. Bitki örtüsü değişti.
Ben bile unutup gittim bir zamanlar toplayıp, çeşit çeşit süsler yaptığımız
o mor renkli çiçekleri.
Ta ki kendini yol kenarında bir karışlık toprak parçasının üzerinde görene kadar.
Yine eskisi gibi parlıyordu yaprakları bahar güneşinde.



15 Mart 2011 Salı

Kompozisyon

                                                                Foto
    
Bahar nihayet geldi, güneş birkaç gündür parlıyor.
Çimenler baharın en cesur çiçekleri ile renklenmekte.
Birkaç gün sonra ağaçlarda çiçek açmaya başlar.
Birde leylekler ve diğer göçmen kuşlar gelmeye başladı mı
bahar kompozisyonu tamamlanacak o zaman...

9 Mart 2011 Çarşamba

Çalı

Kar birkaç gündür devam ediyor.
Bu sabaha kadar tipi şeklinde yağan kar bugün daha sakindi.
Lapa lapa ama sakin yağıyor.
Haliyle ortaya seyirlik manzaralar çıkıyor.
Kaç gündür ilk defa görsel olarak tadını çıkardık bu beyaz örtünün.
Her yer o kadar güzel ki kar tüm tezatları o kadar iyi saklamış ki bu beyaz örtünün altında her yer aynı.
Normal görünümü ile pek dikkat çekmeyecek olan çalılar bile beyaz kuğu gibi,
her dalı ayrı bir güzel.

Bir Günlük

Günlerdir beklediğimiz kar nihayet yağdı.
Bir günlük çocuk olduk yeniden…

Elma Dersem Çık


Dışarıda ara ara şiddetini artıran bir kar var.
Hava çok soğuk, etraf bom boş…
Sabah saatlerinde karınlarını doyurma telaşı ile bir o yana
 bir bu yana kanat çırpan serçeler bile saklanmışlar bir yerlere.
Bu soğukta karınlarını doyursunlar diye onlar için hazırladığım yemi
yemek için bile çıkmadılar ortaya.

7 Mart 2011 Pazartesi

Kiracı

Uzun bir aradan çokça düşüncelerden sonra blog açmaya karar vermiştim.
Resimlerle, çiçeklerle süslemiştim tam benimsemiştim ki sayfamı;
ev sahibinin ‘Al.maya.dan oğlum gelecek evi boşaltın’ bahaneleri ile kapı dışarı edilen kiracı misali blogtan atıldık.
Yeni bir ev bulup bulmama konusunda kararsızım...