23 Haziran 2011 Perşembe

Yaz Akşamı

                                                           Foto

Serin bir yaz akşamı...
Bahçelerde ağustos böceklerinin, 
sokaklarda çocukların sesi...
Erken yatma, yarın okula gitme telaşları yok.
Bahçesi olanlar bahçede, bazıları balkonlarda oturuyor.
Çay kaşıklarının sesleri diğer seslere karışıyor.
Gökyüzü açık...
Yıldızlar elle serpilmiş gibi, parlıyorlar her yerde
Belli ki hava yarında sıcak olacak...

21 Haziran 2011 Salı

Nerdeyim?

Sözde burda, özde başka diyarlardayım...
Sanal turlardaym...

20 Haziran 2011 Pazartesi

Tat

Şimdi;
kiraz ve dut zamanı...

Takıntı

Bir konu hakkında yazınca nedense onu takip eden yazılarımın
bir kaçı da benzer konular hakkında oluyor.
Takıntı, çağrışım, esinlenmek... 
Adı ne olursa olsun, bende ki etkisi bu.

17 Haziran 2011 Cuma

Ses

Bir kulağın duyabileceği en güzel seslerden biri;
rüzgârda uyum içinde bir o yana bir bu yana sallanan ekin
başakların sesi.


16 Haziran 2011 Perşembe

Gelincik

                                  
En sevdiğim çiçeklerdendir gelincik...
Onu görünce çocukluğumdan, eskilerden bir dostu görmüş gibi yüzüm aydınlanır.  
Nedense hep en ulaşılmaz ve girmemiz yasak olan yerlerde yetişirdi.
Gerçi şimdilerde de öyle, onu ya yol kenarlarında ya da yine başaklar
içinde görüyorum araba ile hızla geçerken.
O alışık olduğum rengi ile hemen fark ediliyor, uzaklardan bile.
Bir gelinciği yakından görmeyeli, koparmayalı yıllar oldu... 
Genellikle tarlaların içinde yetişirdi ve bizim oraya girmemiz yasaktı
çünkü başaklar ezilsin istemezlerdi.
Bizde o zamanki aklımız ile en uygun zamanı yakalar,
hemen aceleyle tarlaya girer heyecan içinde kopartır ve yine kimseye
görünmeden tarladan çıkardık.
Evet bizi kimse görmezdi ama arkamızda bıraktığımız ezilmiş başaklardan
oluşan izi herkes görürdü.
Hele birde gözümüze kestirdiğimiz en büyük gelincik tarlanın ortasında ise 
işte o izi saklamak imkansızdı.  
Henüz açılmamış olanlarda kopartılır, üstündeki yeşil kabuğu özenle soyulur,
sonra iki elin içinde hızla döndürülerek kırmızı yapraklarda zorla açtırılırdı.
Bu sırada elinize mis gibi gelincik kokusu siner,
renklerinde kaybolur giderdik.

15 Haziran 2011 Çarşamba

Çözüm

Hala öğrenemedin...
Hala öğrenemedin...
Hala öğrenemedin...
Bir şeylerin üzülerek çözülemeyeceğini öğrenemedin.

Saat

Sanki çok acelem ya da bir yere yetişme telaşım varmış gibi
dört bir yanım saat dolu.
Birinin tik takı bir diğerine karışıyor...
Kimi masa üstünde, kimi duvarda, kimi kolda
geçip giden zamanı yüzüme vuruyor.

Rekor

Biraz daha sabredersem can sıkıntısından patlayan ilk insan olarak
rekorlar kitabına girebilirim.

14 Haziran 2011 Salı

Müsrif


Bilgi dağarcığımdaki tüm harfleri, kelimeleri tükettim...

Koku

Şimdi;
ıhlamur zamanı...

13 Haziran 2011 Pazartesi

Bahane

Dersini yapmamış öğrenci gibiyim.
Kendimce birçok bahanelerim var.
Ama gerçekçi ama değil...

Sonuç

...Hep aynı.

Yardım

Günlerdir, hatta aylardır devam eden şu yol çalışmasının biteceğini,
gürültünün kesileceğini bilsem,
gidip yardım edeceğim yol çalışmalarına.

10 Haziran 2011 Cuma

Susalım

Ara sıra susalım...
Susalım da,
esen rüzgârı, yağan yağmuru, bir o yana bir bu yana sallanan ağacın yapraklarını, susuzluktan ağzı açık kalmış kargayı,
karnı aç kedinin yakarışlarını,
camın önünde ekmek atmanı bekleyen kumruyu,
susuzluktan solmuş çiçeği,
çatlayan toprağı...
Dinleyelim.

6 Haziran 2011 Pazartesi

Huzur

Nerde satıldığını bilen var mı?

3 Haziran 2011 Cuma

Toprak

Boşuna kendine ‘ana’ demiyorlar.
Bir karış da, bir dönümde olsa, bağrına saklanan her şeyi
sarıp sarmalayıp can veriyor, büyütüp, koruyor.

Sorumlu


Benim öğrencilik yıllarımda bir üst sınıfa ‘sorumlu’ geçme diye bir
uygulama vardı. Yani şöyle ki bir veya iki dersiniz yılsonu karnenizde
zayıf gelmesine rağmen sınıfta kalmıyor, bir üst sınıfa geçebiliyor,
ama o iki dersten de yine sorumlu tutuluyordunuz.
Eğer denk gelirse diğer sınıfla o derslere gidiyor ve sınav zamanlarında da
yine o dersten sınav oluyordunuz.
Geçerseniz sorumluluğunuzdan kurtuluyordunuz.
Yine kalırsanız sonuç ne oluyordu hatırlamıyorum.
Tek hatırladığım karışık bir sistem olduğu ve bunu akılda tutmaktansa
çalışmanın daha iyi olduğuydu.
Şimdi hala bu uygulama var mı bilmiyorum.
Ben hep ‘sorumlu mu’ ‘sorunlu mu’ diye karıştırırdım.
Gerçi ‘sorumlu’ olunca otomatikman ‘sorunlu’ bir öğrencide
oluyorsunuz ki buda olayın başka bir boyutu tabi.

2 Haziran 2011 Perşembe

İş Bölümü

Görsel; tabiat ana...
Müzik; serçeler...
Koku; hanımeli, ıhlamur, akasya...
Seyirci; ben...

Ağırlık

Yaz ile birlikte kısa süreli ayrılıkların ağırlıkları da başladı...
Tatil planları, kapanan okullar, tayinler, yeni işe başlamalar,
evlilikler, taşınmalar...
Her şey için yazı bekliyormuşuz sanki.

1 Haziran 2011 Çarşamba

Koku


Şimdi;
hanımeli zamanı...

Zaman

Zaman eskiden de bu kadar çabuk mu geçerdi?
İşlerimiz hep böyle yarım mı kalırdı?
Peki biz nasıl aynı gün içinde hem okula, hem ödevlere,
dışarıda saatlerce oynamaya, çizgi filmlere yetişirdik.
Nasıl oluyordu da hepsine vakit buluyorduk.