19 Ekim 2011 Çarşamba

En Acı Bekleyiş


Şu anda seksen bir ilin sayısız ilçesinde, kasabasında,
köyünde, mahallesinde, sokağında,
bilmem kaçıncı binanın kaçıncı katında bilmem kaç tane anne,
baba, abi, kardeş, çocuk, eş, amca, dayı, teyze, nişanlı, sevgili, dede,
babaanne, arkadaş, komşu...
Dillerinde dualar bekliyorlar.
O beklenen acı haberlerden birisi kendilerine gelmesin diye.
Ama onlarda iyi biliyor ki o acı haber kimin olursa olsun
herkesi aynı şekilde yakacak...

Sorgulama

Şu anda elimde ki bu kahveyi içmeye hakkım var mı acaba?  
Bir yerlerde yürekler yanarken, gencecik bedenler toprakta yatarken,
birinin belki hamile eşi, belki yüzünü hiç görmediği bebeği,
belki düğün yapacak nişanlısı, belki yolunu gözleyen hasta babası,
onu bekleyen evlenince oturacağı evi, yolunu gözleyen çocuğu,
aylardır onu görmeyen eşi,
dilinden duasını eksik etmeyen onunla nöbet tutan,
yemeklerini özlediği annesi varken.
Ve o beklenen bir daha dönemeyeceği yolculuklara çıkacakken. 
Hangimizin bu sıcak kahveyi içmeye hakkı var?
Ya da sıcak evlerimizde oturmaya, sıcak yataklarımızda yatmaya,
 bebeğine sarılmaya, yemek yemeye, gülmeye, eğlenmeye,
müzik dinlemeye hakkı var.
Bence hiç birimizin...
Bence o gencecik bedenlerin bizim abimiz, kardeşimiz, dayımız,
amcamız, nişanlımız, eşimiz olmadığını düşünerek kendimizi
şanslı saymaktan vazgeçelim,
ya da görmemiş, duymamış gibi yapmaktan,
birkaç gün sonra unutmaktan vazgeçelim.
Şuan bizim yaptığımız hiç bir şey gerçek değil bu acının yanında.
Ne bitirmemiz gereken işimiz, ne beklediğimiz telefon,
ne çıkacağımız akşam yemeği, ne hafta sonu gideceğimiz
düğün veya konser, ne yeni aldığımız kazak veya telefon...
Bizim yaşadığımız hiç bir şey gerçek değil bu acının yanında.
Şuan gerçek olan tek şey ülkemizin herhangi bir yerinde bizim tahmin
edemeyeceğimiz acıların yaşandığı, yüreklerin yandığı...
Ve en acı gerçekte yarın biz sıcak yataklarımızdan kalkıp,
çaylarımız içip, makyajımızı yapıp,
kendimize en güzel kıyafeti seçip işe geleceğimiz,
 ama onların bayrağa sarılı tabutlarının soğuk musalla taşlarına konulacağı
işte en acı gerçek bu.
Bizim akşam eve döneceğimiz.
Ama onların soğuk topraklara yatacağı...

13 Ekim 2011 Perşembe

Bir Gün Ansızın

Kış, habersiz bir misafir gibi çıka geldi ansızın.
Bahçemi, henüz renk renk çiçeklerimi hazırlıksız yakaladı.
Oysa daha açacak tomurcukları, yemyeşil yaprakları vardı hepsinin.


12 Ekim 2011 Çarşamba

Hayat

Hayat bir öfkeye harcanmayacak kadar kısa,
hayat ümitsizliğe kapılmayacak kadar kısa,
hayat kinle ve nefretle geçirilmeyecek kadar kısa,
hayat göz açıp kapatacak kadar kısa,
hayat bir varmışım bir yokmuşum dedirtecek kadar kısa.



11 Ekim 2011 Salı

Severim Ben Rutini

Tuhaf huylarıma şaşıranlara bahane olarak burcumun özelliklerini gösteriyorum.
Tek suçlu oymuş, kendisi benden ayrı bir kişilikmiş gibi.
Bunu ciddi ciddi yapıyorum.
Bazen işe yarıyor, bazen yaramıyor...
O ayrı tabii.

10 Ekim 2011 Pazartesi

Güz

                             
                                                      Foto
                                               

Ne diyor Zuhal Olcay;
...Güz ayrılık taşır.