11 Ocak 2013 Cuma

Kış-II

Foto 


.........
Hem gürül gürül yanan soba hem gitgide artan sınıf mevcudundan olacak
sınıf artık ilk geldiğimiz gibi soğuk olmazdı.
Sağ salim okula kendini atanlar yavaş yavaş ısınan sınıfla beraber
ıslak ayakkabılarını, çoraplarını kurutur
sobanın etrafına dizilen eldivenlerden yükselen buhar içeriyi doldururdu.
Sınıf iyice ısınınca bu defa tüm gece yağan tipiyle kapanan camların önünde ki
karlar erimeye başlar, böylece sınıfının içi de iyiden iyiye aydınlanmış olur,
etraftaki evlerin bembeyaz çatıları ve soba dumanları daha net seçilir hale gelirdi.
En son lojmanda ki öğretmenimizde gelir ve nihayet derse başlardık.
İçerdeki sıcaklığı korumak için kapı sıkı sıkıya kapanır,
ama ikinci, üçüncü derste bile daha uzaklardan henüz gelebilenler olduğu için
kapalı kapı sık sık tıklanır ve gürültüyle açılırdı.
Teneffüslerde sabırsızlıkla kendimizi dışarı atar,
sobanın başında ısınmış eldivenlerimizi elimize geçirir,
ya kartopu oynar ya kayar,
ya da buz sarkıtlarını koparıp afiyetle yerdik.
Her teneffüsten sonra şansımız varsa henüz sönmemiş ya da hala gürül gürül yanan
sobanın başında eldivenler, ayakkabılar tekrar tekrar kurutulur,
sınıfın yerleri de her ders ıslanır ıslanır kururdu bizimle beraber.
Eğer hava iyiyse ve kar sakin yağıyorsa son derse kadar sınıfta kalır,
çıkış saatinde paydos ederdik.
Tipi şeklinde yağan karda ise bizi almaya gelen birileri olursa veya olmazsa da
küçükler daha büyük öğrencilere emanet edilerek daha erken gönderilirdik evlere.
Tek parmak eldivenlerimiz elimizde,
bu defa eve dönüş başlardı tipiye karşı yürüye yürüye.
Kendilerini almaya gelen birileri olanlar biraz daha şanslı olurdu,
tipide ağzı burnu hatta gözleri bile sıkı sıkıya sarılır,
anne veya babanın eline yapışılır çoğu zaman yola bakmaya bile gerek olmazdı.
Çünkü tipiye karşı yürümek zordu, elinden tuttuğun daha büyük biri varsa,
tipide yolunu kaybetme korkusu da yoktu hem.