14 Ocak 2013 Pazartesi

Kış-III

                                                                        Foto



........
Okuldan dönüş yolu, sabah gidişe göre nispeten daha kolay olurdu...
En azından şansımıza hemen önümüzden birileri yürümüş ve bize sabah boyumuzu aşan,
bata çıka zar zor yürüdüğümüz karda bir yol açmış olurdu.
Bazen de kar o kadar yağardı ki az evvelki izi bulmaya imkân olmazdı...
Tek başına dönenleri nihayet ev yolu göründü mü mutlaka annelerinin
beyazlar arasında ki meraklı karartısı karşılardı.
Dışarıdan sıcak eve girmenin kuralını herkes bilirdi...
Anne lafı dinlenir üşüyen eller, ayaklar hemen sıcak sobaya tutulmaz,
mutlaka biraz iç avluda veya sobanın biraz daha gerisinde uzaktan uzaktan ısınılmaya çalışılır.
Sonra yavaş yavaş ıslak kıyafetler, önlük çıkartılıp sobanın yamacına geçilirdi.
Okuldan geldikten yine anne lafı dinlenir,
dışarıda biraz daha oynayalım diye ısrar edilmez vakit kaybetmeden hemen içeri girilirdi.  
Çünkü kar yağışının durması ya da karın yarın sabaha erimesi korkusu olmazdı bizde.
Bilirdik ki kar beş altı ay zorunlu misafirimizdi artık...
Sobanın üzerinde bir köşe de az evvel içeri alınmış
buzu henüz çözülmeye başlamış ekmek
ağzı açık tencere ile tazecik süt,
bir tarafında biraz sonra gelecek baba için çay,
bir tarafta en değerli şey olan sıcak su olurdu ‘güğüm içinde’
bazen en güzel sürpriz olarak sobanın fırınında patates pişer
odanın içinde hepsinin kokusu bir birine karışır,
hepsi ayrı ayrı iştah açardı...
Önce sıcacık süt içilir,
ekmeğe mutlaka yağ sürülür,
patateslerin en kızarmışı seçilirdi.
Kar aydınlığı kaybolmaya,
gün yavaş yavaş inmeye başladı mı
Sobanın üzerinde bir de akşam yemeğinin tenceresi için yer açılır,
anne bir yandan akşam yemeği hazırlar,
bir yandan elektriksiz kış akşamlarının en değerli şeyi olan gaz lambasını temizler,
bir yandan da radyoda ki türkülere mırıldanarak eşlik ederdi...