Şimdi yaşadığım bu şehre geldiğimizde kimseyi tanımıyorduk...
Köyümüzden birkaç eski komşu ve tanıdık dışında hiç kimseyi.
Onlarda sadece anne ve babamıza tanıdıktı biz çocuklara ise yine yabancı...
Birçoğunu ilk defa görüyorduk.
Beklide ilk defa o yaşlarımda amca, hala dışında komşunun ne
demek olduğunu öğrenmiştim.
demek olduğunu öğrenmiştim.
Etrafımızdakiler bize sadece komşuydu o kadar...
O zamanlar anneannem bize bir veya bir buçuk saatlik bir mesafede başka
bir yerde otururdu.
Annem sık sık bizleri de yanına alırdı ve O’nu ziyarete giderdik.
O zamanlar anneannemim evinde telefon yoktu.
Çoğu zaman habersiz giderdik ama hep evde bulurduk onu.
Bahçeli evinin merdivenlerinde asma ağacının altında oturur olurdu hep.
Bizi görünce önce bir şaşkınlık, sonra bir gülümseme olurdu yüzünde.
Ben bu yolculuklarda çok yorulmuş oldurdum ve ilk gittiğim saatlerde bir
divanda sessiz sessiz oturur, kendime gelmeye çalışırdım.
O sırada yapılan sohbetleri kaçırırdım ama içerde de anneannemin sayısız
kere gördüğüm o büfesine, büfenin içindeki sayısız biblo, resim,
değişik desenli tabak ve fincanlarına, duvarda asılı gurbetteki
dayı çocuklarının resimlerine, elişi çeşitli desenli divan yastıklarına,
halılara dalar gider çoğu zaman da o divanın üzerinden uyurdum.
dayı çocuklarının resimlerine, elişi çeşitli desenli divan yastıklarına,
halılara dalar gider çoğu zaman da o divanın üzerinden uyurdum.
Sonra kendiliğimden uyanır, sohbete kaldığı yerden dâhil olmaya çalışırdım.
Eğer gittiğimiz gün mahalle pazarı ise bahçe duvarından geleni gideni izler,
değil ise yine bahçe duvarında dayılarımın gelmesini beklerdim içimde
bir heyecanla...