2 Şubat 2015 Pazartesi

Yaşadıkları Yerlere Benzer İnsanlar

Aylardır dışarı çıkmayan, konuşmayan, yemeyen, gülmeyen
oturduğu koltuktan dahi kalkmayan ben...
Aylar sonra aldığım davetle upuzun yolculuklara çıkıyorum.
Dağların, sislerin arasında saklanmış bir köye gidiyorum.
Daha önce hiç görmediğim insanlarla yemekler yiyorum,
sohbet ediyorum, sobanın üzerinde kaynayan çaydan içiyorum...
Yüreği güzel, yüzü güzel insanlarla tanışıyorum.
Konuşma aralarında bazısı abla, bazısı teyze oluyor,
kendi elleri ile köy yemekleri pişiriyorlar.
Ben...
Ben bazen kendi sessizliğimde,
bazen onlarla uzun uzun konuşmalarımda;
bazen evlat hasretlerini dinliyorum,
bazen genç yaşta kaybettikleri eşlerine, küçük kalan yetimlerine üzülüyorum,
bazen geçmiş anılarını dinliyorum...
Aylardır evden çıkmayan ben ne de çabuk uyum sağlıyorum herşeye
alışveriş yaptığımız marketin yerini,
pazarının öğreniyorum, çarşı içinden akan deresini iziliyorum...
Sabah ezanında kalkmayı, güne erken başlamayı öğreniyorum,
güneşin yükselmesine göre saati tahmin ediyorum.
Dağların tepelerinden aşağılara süzülen,
yer değiştiren, yavaş yavaş köyün üzerine gelen güneşi izlemeyi öğreniyorum.
Camın önünde ki divanda benimde yerim oluyor...
Soba yakıyorum mesela,
sobanın ateşinin söndürmemeyi öğreniyorum,
maşa ile ateşini karıştırmayı,
sabahın beşinde sobada sönmemiş ateş bulunca sevinmeyi,
çalıları sobaya sığacak küçüklükle kırmayı öğreniyorum,
belki aylar önce kırılıp yakacak olarak ayrılan fındık dalları
beni mi bekliyordu peki.
Herşey sanki ayarlanmış gibi...
Ben hayatımda görmediğim kadar yeşillikler arasında,
bazen yağmurlu, bazen güneşli günlerde
bir kaç günlüğünede olsa belki bir daha gidemeyeceğim
o yerlerde kendimden izler bırakıyorum.
Hayatıma kaldığım yerden devam ediyorum...