Uzun yıllardan sonra ilk defa okulumun önünden geçtim.
Hem de aynı akşam karanlığında...
Okulun tüm ışıkları yanıyordu, karanlık mahalleye inat her sınıfı ışıl ışıldı.
Ben o yıllarda okula öğlen gider, akşam karanlığında çıkardım.
Son teneffüsten sonra hava henüz aydınlıkken girdiğimiz okulumuzdan,
son dersle beraber karanlıkta çıkardık.
Biz henüz sınıftayken son dersin bıkkınlığı ve sabırsızlığı varken,
evlerin ışıkları tek tek yanmaya, sokak lambaları köşe başlarını aydınlatmaya başlardı.
Biz son ders zili ile beraber sınıftan çıkar,
loş koridorlarda ve merdivenlerden düşmeden inmeye çalışır,
karanlık bahçeye ve bir o kadar sokağa çıkar belediye otobüsünün gelmesini beklerdik.
Özellikle kış günlerinde o saatler geçmez bilmez,
evi yakın olanlar veya yürüyerek gidenler tek tek azalır,
o karanlık, soba dumanı kokan sokakta tek sokak lambasının altında
biz otobüsü bekleyen birkaç kişi kalırdık
Çoğu zaman otobüsü beklerken okulun yanındaki tek
ama her zaman açık kırtasiyeden eksiklerimizi alır,
orda oyalanırdık.
İşte o zamanlar o saatte açık olan,
tek katlı, her zaman lambaları ışıl ışıl yanan kırtasiye yıllar geçmiş hala orda duruyordu.
Lambaları yine ışıl ışıldı...
O karanlık sokaklar,
o evler,
her önünden geçtiğimizde arkadaşımın korkarak yolunu değiştirdiği
o eski ahşap, ıssız ev...
Her şey aynıydı.
Sadece o sokak lambasının altında otobüs bekleyen öğrenciler yoktu.