Sobalı evlerde tüm aile sobanın yandığı odada veya salonda oturur,
herkes mecburen bir arada vakit geçirirdi.
Dersler orada yapılır, televizyon izlenir, yemek sobanın başında yenilirdi.
Küçük bebek beşiğinde o odada uyutulur.
Sık sık gürültü yapılan çocuklar uyarılırdı.
O çocuk seslerinin, televizyonun gürültüsünün içinde
babaanne veya dede orda namaz kılmaya çalışır,
her selamda çocukların yüzüne dik dik bakardı...
Kışın misafir bile orda ağırlanır, çamaşırlar sobanın demirinde kurutulur,
öğrenciler mendillerini ve beyaz, kenarları sararmış yakalıklarını soba borusunda ütülerdi.
Bazen sobanın üzerinden kestane pişirilir, bazen mısır patlatılırdı.
Sobanın üzerinde kaynayan sudan çaylar demlenir, hep beraber içilir,
televizyon kanalları tek tek dolaşılarak herkesin izleyebileceği bir film aranır.
Kumanda evin büyüğünde dururdu.
Şimdi günümüzde kalorifer ile ısınan evlerde herkesin aynı odada olması çok zor.
Anne mutfakta bulaşık yıkarken veya yemek yaparken bir yandan da televizyon izliyor.
Baba salonda daha büyük televizyonda maç izliyor,
çocuklar kendi odalarında ya dizi izliyor, ya da bilgisayar başında.
Bebek evin en kuytu ve sessiz odasında uyuyor...
Akşamlar evde ki o kısıtlı zamanlarda bir yabancı gibi ayrı odalarda geçiriliyor.