5 Aralık 2011 Pazartesi

Lamba Işığı

                                                              Foto; Netten


Güneş yavaş yavaş köyün üstünden çekilmeye başlayınca,
evlerde de akşam için hazırlıklar başlardı.
Gün boyu ya tarladaki işlere yada evin diğer işlerine dalıp giden ev kadınları
bu defa  bir yandan yemekleri pişirir, bir yandan soba yakar, süt sağardı...
Ve bunların içinde şüphesiz en önemli ve itina isteyen iş gaz lambasını temizlerdi.
Bir önceki gece boyunca yanan gaz lambasının camı isten kapkara olur,
 bir sonraki gün kullanılamaz hale gelirdi.
Evin annesi, her akşamüstü gün ışığının son kızıllığında
lambanın camını eline alır, dikkat ve itinayla yavaş yavaş silmeye başlardı.
Lambanın camını silmek önemli bir işti.
Öyle herkese emanet edilmezdi.
Camın is lekesini çıkarmak, parlatmak maharet ve sabır gerektirirdi.
Kadınlar kendince buldukları formülleri bir sır gibi
kulaktan kulağa fısıldarlar, hemen herkes bu kolay formülleri denerdi.
Lambaya o kadar önem verilir ve dikkat edilirdi ki
odanın en güzel duvarın asılır, hemen her odada lambayı asmak için
sağlam bir çivi bulunurdu.
Hatta kadınlar en güzel örtüleri örüp, süsleyip öyle asarlardı duvara.
Adeta tüm gece yanmasının ödülü gibi...
Özellikle uzun kış gecelerinde yemek yenilip, çay içildikten sonra herkes
yavaş yavaş lambanın etrafında toplanmaya başlardı.
Nakış yapan anne veya ders çalışan çocuk,
gözü daha az gören dede ışığa en yakın divana otururdu.
Odanın geri kalan kısmı biraz daha loş olur,
özellikle kireç badanalı duvarlar lamba ışığında ki gölge
oyunlarına perde olurdu.