21 Aralık 2010 Salı

Kilo Beşyüzzz, Kilo Beşyüzzz

Eskiden sokak satıcıları vardı.

Mahalle aralarından bağıra bağıra geçen sokak satıcıları.

Çoğunluğunda mevsimine göre meyve sebze satılan

sokak satıcıları.

Bazılarının ses sistemleri olurdu mahalleyi inleten,

uyuyanı uyandıran, kulak tırmalayan.

Bazen diğer sokaktan geçen satıcının sesi bu sokaktan bile

belli belirsiz duyulurdu.

Karışık ne dediğini anlamak için kulak kabartırdık.

Bazen de tahminler yürütürdük ne sattığına dair,

çoğu zaman tutardı tahminler aynı sesi aşina olduğumuz için,

çoğu zaman da komik hiç alakasız şeyler çıkardı.

Kim bilir belki de o sırada canımız ne istediyse

onu duyardı kulaklarımız satılanın o olduğunu ümit ederek.

Semt pazarının olduğu zamanlarda mahalleden geçenler

ya çok iyi satış yapardı; pazara gidemeyecekler,

pazara gidip pahalı diye bir şeyler almamışlar,

fazla yük taşıyamayacak olanlar eksiğini alırdı satıcıdan.

Ya da şansına herkes gitmiş olurdu pazara

bu defa da hiç durdurulmadan sokak aralarından geçer giderdi.

O zamanlar satıcı bir sokakta durdu mu

başında ki kalabalık yavaş yavaş artar,

en az üç dört komşu etrafında toplanırdı.

Güle konuşa ayaküstü sohbetler edilir,

satıcıya sitemler sıralanırdı;

‘Çürükleri koyma, bak geçen hafta aldım iyi çıkmadı,

çok diyorsun kilosuna bak üç kilo ılıcam’ 

satıcıda artık tanıdık olmanın verdiği rahatlıkla

‘abla’ diye başlayıp anlatırdı kar edemediğini,

okuyan çocuklarını, üşüdüğünü, sıcağın başına geçtiğini.

Geçen haftadan alış verişten memnun kalanlar

ballandıra ballandıra anlatır, bir kilo alana bir kilo daha aldırırdı,

 kaçıranlar görenlere işaret ederdi durdur diye,

gelmeyen komşular için bekletilirdi araba.

 Sonra karşılıklı hayırlı işler dilenir, araba gider,

ayaküstü sohbet devam ederdi.

 Alınanların yarısı daha eve gitmeden sokakta oynayan çocuklara dağıtılırdı.


Şimdi her şeyi marketten alır olduk,

kimseyi tanımıyoruz görmüyoruz.

Sanki görünmez bir el biz yokken her şeyi getirip raflara diziyor,

etiketlerini yazıyor. Bizde suratımız asık,

yanımızda alış veriş yapana bile kafamızı kaldırıp bakmadan,

çoğu zaman tek bir kelime dahi etmeden, 

memnuniyetsiz bir şekilde seçip, aynı yüz ifadesi ile tarttırıp,

kasadan geçirip çıkıp geliyoruz